uğur . @mel mel bakan gibson    on birinci nesil yetkili

hakkında herhangi bir tanım yapmaya bile değmeyecek cumhuriyet düşmanı veya demokrasi düşmanı olmasına bile razı gelebileceğim ama sınırları çoktan aşıp artık direkt olarak "insan" düşmanı olanlardan bir tanesidir. böyle tipler insanların hayatına karışmayı her tarafa çirkeflik sıçratmayı yalan söylemeyi çok severler ve kendilerinden görmedikleri insanların acı çekmesine hatta ölmesine bile sevinirler. o kutsal topraklarda viagra ile mortu çeken adamın devamıdır bunlar işte..

aracı oraya bırakıp şüpheli hareketler sergileyerek başka bir araca binip bıraktığı araca ise herhangi bir bilgilendirme yazısı bırakmadan mekanı terk eden dayının muhtemelen bayağı bir başının ağrımasına sebep olacak olan mevzudur.. binlerce insan saatlerce bekledi ve beklemeye devam edecek o köprüden geçebilmek için..

ilk entrysini göremediğim başlıktır. 1 milyon çeçenistan değil de 1 milyon çeçen olması gerekir sanırım..

"vekil" başbakanımızın evvelden açıkladığı mevzudur. kim oldukları ve yapabilecekleri zaten biliniyor ama "hukuk" gereği kendilerini patlatmadan bir şey yapamadıkları içün ancak patlattıktan sonra ellerindeki verilerden kimliğini açıklayıveriyorlar işte.. kim olduğu fotoğrafları geçmişi ailesi kan grubu hatta iç çamaşırının rengine her bilgi ellerinde var ama işte "hukuk" un üstünlüğüne çok önem verdikleri için patlatana kadar bir şey yapamıyorlar elleri kolları bağlı yazık.. başkanlık sistemi olsa böyle olmaz ama emin ol...

sözlükteki yalama olmuş ak yalakaların uğramadığı başlıktır. ne oldu her şeye atlayıp aklamaya çalışırdınız bunun ve ankara patlamasının kıvıracak tarafı yok değil mi. neresinden tutsan elinde kalıyor patlamada hükümetin suçu yok desen terörist destekçisi oluyorsun bunu savunsan tecavüzcü *

israil in korkma sebebinin muhtemelen fidan ın varlığı değil yokluğu olması mevzusudur. düşünsene böylesine iş bilmez ve ayakta uyuyan bir adam istihbaratın başında. ya yarın bir gün giderde yerine iş bilen birazda zeki bir adam gelirse ? israil in yerinde olsam bende korkardım bu seçenekten..

öncelikle namuslu insanların iktidara gelmesi gereken mevzudur. kin ve nefret tohumları ekerek sağlanan bir iktidarın binlerce değil milyonlarca insan ölse istifa etmeyeceği artık son derece açık sanırım..

istifa onurlu insanların yapacağı bir eylem olmasından dolayı meydana gelen ( gelemeyen daha doğru olur ) mevzudur.

o değil de biraz empati kasayım diyorum bazen kendi kendime. gidişata bakıyorum bildiğiniz üzere hayattaki her şey kompozisyon gibi ilerler "giriş-gelişme-sonuç" şeklinde. böyle yaklaşıyorum olaya iptal edilen seçimden sonra bombalar patladı yüzlerce masum insan hayatını kaybetti sonra bir baktık hükümetin oy oranı arttı onca ölüm ile doğru orantılı olarak. yaşadığımız onlarca olay kaybettiğimiz binlerce insan var işte soma faciasından tut asansör kazalarına ve verilmeyen cezalara katillerin ellerini kollarını sallaya sallaya yeni ihaleler almaları, çözüm süreci denen garabet, teröristlerin karşılanması vs. şimdi tüm bunları görünce ben olsam istifayı geçtim heralde elime silahı alır kameralar eşliğinde bizzat kendim sıkardım insanlara.. bunu komiklik olsun diye yazmıyorum yani şu sözlükte en basitinden dünkü olaydan sonra bile hala yalakalık peşinde koşup hükümeti koruyanları görüyoruz ya adamlar ellerine silah alıp sıka sıka ilerleseler bile sanki oyları artacakmış gibi geliyor artık bana..

hedefin ne olduğunun bir türlü anlaşılamadığı mevzudur. bu hedefi savunanlar diyor ki "üzerimizdeki yasaklar kalkacak öyle bir yükselecez ki arşı aşıp uzaya gidecez" falan diyorlar. soruyorsun nedir o yasaklar diye kimse bilmiyor ama. en çok bileni lozan mozan bir şeyler diyor ama gerisi yok..

her gün ölüyoruz parça parça. her gün bölünmeye bir adım daha yaklaşıyoruz. her gün içimizdeki nefret daha da artıyor. sağlıklı insan sayımız her gün azalıyor. tüm bu olumsuzluklara rağmen ne olacak da 2023 de deli gibi yükseleceğiz birileri açıklasa da öğrenebilsek keşke..

muhtemelen teröristlerin böyle bir şehrin varlığından bile haberdar olmaması ile alakalı bir durumdur. allah böyle acıları göstermesin gene de ne burdur a ne başka bir şehrimize..

içerisinde "endişelenmeyin" ibaresi geçen açıklamadır. iptal edilen seçimden sonra kaç kişi hayatını kaybetti tam olarak sayıyı bilen veya hatırlayan var ise bir zahmet yazıversin şuraya. endişelenmiyoruz titriyoruz resmen. hem sinirden hem korkudan. kendin ölsen neyse gene ama ya sevdiklerini kaybedersen ne yaparsın nasıl yaşarsın hayal etmeye çalışsana biraz. elinden hiç bir şey gelmeyecek sonrasında suçluların suratına tükürmeyi bırak s.çsan bile utanmıyorlar. destekçileri onlardan beter böyle vahim günlerde bile hala 7/24 yaladıklarını yalamanın derdindeler. endişelenmeyin demek dalga geçmek gibi bir şey. şu patlamalarda ve kaybettiğimiz canlarda en ufak ihmali / payı olanların ve saldırıyı düzenleyenlerin rabbim iki yakalarını bir araya getirmesin ..

vicdanından vazgeçen her insan gibi normal davranışlar sergileyen kitledir. bu kadar aleni şekilde yapılan hırsızlığa, yolsuzluğa, söylenen yalanlara, şirk koşmalara ( rahmetimiz gazabımızı aştı ), cinayetlere, kendi insanına zulm edilmesine rağmen sessiz kalmış her insan vicdanından ve allah korkusundan vaz geçmiş demektir.

başka bir izahat getiremiyorum zira hala saçma salak şeyler yazıp hala savunma pozisyonuna geçebilen insana insan denmesi tuhaf en başta..

yurt içi sitelerde herhangi bir yükselme olmadığından suni bir sorunsal olarak kalacak mevzudur.

doğru bir tespittir. ama ilgilenince ve biraz fazla değer verince bu sefer de "bu artık cepte diğer denizlere açılalım bakalım var mı daha iyisi" düşüncesine kapılırlar.

sosyalleşebilmek için sözlüğe giren yazarlardır. sabahın 7 sinde deli dürtmüş gibi sokaklara atmak yerine kendini elinde gene kendi imal ettiği mis gibi kahvesi ile milletin yazdıklarını okuyarak da sosyalleşilebilir tabiki de. başlıklara bakar iktidar yalakalarının yalamalarına güler liselilerin sınav heyecanına güler cinsel içerikli başlıklara bakar abazaların derecelerini tayin eder *

oğlanlar, rezza, cengiz, berat, danışmanların alayı, saray falan derken vatandaşın sırtına bir "damat" daha binmesi ile neticelenecek olan düğündür. hülocanlar durumdan memnun ama onlarda heyecanlı tıpkı gelin kızımız gibi *

12 dir. ayda bir banyo yeterlidir. yani en azından toplu taşıma araçlarını kullanırken böyle hissediyor insan. sanki herkes ayda bir banyo yapıyormuş gibi..

çalışanların suratında pis bir sırıtış var ise orası kazık bir mekandır. çalışanlar da bizler gibi sıradan vatandaşlar olduğundan ve mevzunun tam içerisinde olduklarından yani kazığın ne kadar kalın olduğunu iyi bildiklerinden sizi karşılarlarken veya isteğinizi sorarlarken ve siz kıtlıktan çıkmış gibi ard arda siparişleri söylerken suratlarında " ben sizi hesabı verirken görecem asıl" bakışı oluşuyorsa hesabı ödedikten sonra yediklerinizin hepsini anında yakacağınızı anlarsınız.

her zamanki gibi gene ters dönmüş borudur. kendi kendisine şekil alarak bu başlık altındaki bazı arkadaşlara döşemiştir kendisini her zamanki gibi *

güzel ve özenli yapılmış esprilerden şukusunu eksik etmeyen yazardır *